Obezite Nedir?
Gelişen
teknoloji, getirdiği olumlu yönlerin dışında, insanların beslenme
alışkanlıklarını da olumsuz yönde etkilemiştir. Beslenme alışkanlığındaki
değişiklikler ve fiziksel hareketlerin yetersizliği gibi bir çeşitli olumsuz
şartlar bir araya geldiğinde bütün Dünya’da ortaya çıktığı gibi Türkiye’de de
obezite (tedavi edilmesi gereken şişmanlık) sorununun görülme sıklığı oldukça
hızlı artmaktadır. Yapılan çalışmalar ve araştırmalar gösteriyor ki, Türkiye’de
fazla kilolu olma ve obezite yaygınlığının neredeyse %10–00 oranında arttığı ve
obezitenin özellikle çocuklar ve gençleri etkisi altına almaya başladığı
görülmektedir.
Obezite ile mücadele aslında, obezitenin yol
açtığı bir çok hastalıkla da mücadeleyi kapsar. Bunun sebebi ise obezite,
kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri,
solunum sistemi hastalıkları, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb. pek çok
sağlık probleminin – ki bunlara metabolik sendrom ismi verilir.- meydana
gelmesine temek oluşturur.
Obezite nasıl tanımlanır?
Dünya Sağlık
Örgütünün yaptığı açıklamaya göre, obezite sağlığı bozacak ölçüde vücutta
normal olmayan ya da aşırı yağ birikmesi“ olarak tanımlanmıştır. Yetişkin
erkeklerde vücut ağırlığının %15-18′i, kadınlarda ise %20-25′ini yağ dokusu
meydana getirmektedir. Erkeklerde bu oranının %25, kadınlarda ise %30′un
üzerine çıkması durumu obezite olarak kabul edilir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırması belirlemek için çok sık bir şekilde Vücut Kitle İndeksi (BMI) kullanılmaktadır. BMI, kişinin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI= kg/m2) bölünmesiyle ortaya çıkan bir değerdir. “BMI boyuna göre vücut ağırlığının tahmin edilmesinde kullanılmakta, vücutta yağ dağılımı hakkında veri sağlamaz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırması belirlemek için çok sık bir şekilde Vücut Kitle İndeksi (BMI) kullanılmaktadır. BMI, kişinin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI= kg/m2) bölünmesiyle ortaya çıkan bir değerdir. “BMI boyuna göre vücut ağırlığının tahmin edilmesinde kullanılmakta, vücutta yağ dağılımı hakkında veri sağlamaz.
Vücuttaki
bütün yağ oranından çok, yağın vücutta bulunduğu bölge ve dağılımı çok önem
teşkil eder. Bunun sebebi ise vücuttaki yağın yer aldığı bölge ve dağılımı,
hastalıkların morbidite ve mortalitesi ile bağdaştırılmaktadır. Bölgesel yağ
dağılımı genetik olarak erkek ve kadınlarda farklılık göstermektedir. Android
tip (erkek tipi) obezitede yağ ilk olarak göbek bölgesinde karında ve cilt
altında, jinoid tip (kadın tipi) obezite ise gluteus ile femurlar üzerinde ve
cilt altında toplanmaktadır. Bu dağılımın saptanmasında bel/kalça oranı
kullanılmakta ise de, bel çevresinin yalnız başına kullanımının karın
bölgesindeki yağ dağılımı için daha doğru ve daha basit bir yöntem olduğu kabul
edilen bir durumdur.
Dünya Sağlık
Örgütü’ne göre ise bel/kalça oranı kadınlarda 0.85′den ve erkeklerde ise
1.0′den fazla ise android tip obezite olarak kabul edilmektedir. Bu durumda tip
2 diyabet, hipertansiyon ve iskemik kalp hastalığı açısından risk etmenleri
oldukça artmaktadır. Yalnız başına bel çevresinin de erkeklerde 102 cm,
kadınlarda 88 cm’nin üzerinde olması (Uluslar arası Diyabet Federasyonu (IDF)
2005′de bu rakamları 94 ve 88 cm’ye çekmiştir) kardiyovasküler hastalık riski
ile bağlantılıdır.
Obezitenin Nedenleri Nelerdir?
Obeziteye
yol açan etkenleri tamamen ve net olarak açıklanamamakla beraber aşırı ve doğru
olmayan beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği obeziteye yol açan en önemli
sebepler olarak kabul edilmektedir. Bu etkenlerin dışında genetik, çevresel,
nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik gibi oldukça
etken birbiri ile bağlantılı şekilde obezitenin ortaya çıkmasında rol
oynamaktadır. Bütün Dünya ülkelerinde özellikle çocukluk çağında ortaya çıkan
obezite problemindeki artışın yalnızca genetik yapıdaki değişikliklerle
açıklanamayacak denli çok olması sebebi ile, obezitenin meydana gelmesinde
çevresel etkenlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.
Obezitenin
ortaya çıkmasında başlıca risk etkenleri aşağıda verildiği gibidir:
- Aşırı ve yanlış beslenme
alışkanlıkları
- Yeterli olmayan fiziksel
aktivite
- Yaş
- Cinsiyet
- Eğitim düzeyi
- Sosyo – kültürel etmenler
- Gelir durumu
- Hormonal ve metabolik etmenler
- Genetik etmenler
- Psikolojik sorunlar
- Sık aralıklarla çok düşük
enerjili diyetler uygulama
- Sigara- alkol tüketimi durumu
- Kullanılan bazı ilaçlar
(antideprasanlar vb.)
- Doğum sayısı ve doğumlar arası
süre
Türkiye’de Obezitenin Görülme Sıklığı
Obezitenin
bu denli yayılmasında dikkat edilmesi önemli olan etkenlerden biri de yaşamın
ilk senelerindeki beslenme şeklidir. Yapılan çalışmalarda, obezitenin ortaya
çıkma sıklığının anne sütü ile beslenen çocuklarda, anne sütü ile beslenmeyen
çocuklara nazaran daha düşük oranlarda olduğu, anne sütü emme süresinin,
tamamlayıcı besinlerin çeşidi, miktarı ve başlama zamanlarının obeziteyi ortaya
çıkardığı ve etkilediği bilinmektedir.
DSÖ ve
UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) tarafından yayımlanan birçok
belgede 6 ay yalnız başına anne sütü verilmesinin, 6.ayın ardından emzirmenin
devam etmesi ile beraber güvenilir ve uygun kalite ve miktarda tamamlayıcı
besinlere başlanılmasının ve minimum 2 sene emzirmenin sürdürülmesinin kısa ve
uzun dönemde obezite ve kronik hastalık riskini azaltabileceği belirtilmiştir.
Obezitenin zararları
Şişmanlığın
yani obezite adı verilen tedavi edilmesi gereken şişmanlığın üzerinde durulması
gereken, hayati tehlikeye yol açan, kalp damar hastalıklarında çok önemli bir etken
olduğu herkes tarafından kabul edilmiş bir tıbbi veridir. Kolesterolün yüksek
olması, tansiyon yüksekliğine ve damar tıkanıklığına sebep olmaktadır. Bu
durumda kalp krizi geçirme ihtimali daha fazla artar. Kilo kaybını sağlamak ve
verilen kiloyu muhafaza etmek, bu hastalıklarda düzelme sağlar. Erişkin
tipi şeker hastalığına yol açan en büyük etken, şişmanlık yani obezitedir.
Kişi ne denli çok kilolu ise, şeker hastası olma ihtimali de o denli fazla
olmaktadır. Yağ oranı fazla kişilerde karaciğerde aşırı yağ artışı kaynaklı
olarak yağlanmalar görülür.
Kas ve
iskelet sistemi de obezite kaynaklı zarar verici etkilerinden etkilenir. Ağır
bir yükü taşımak durumunda olan kas ve kemiklerde dizde ve kalçada
kireçlenme, varisler, kas zayıflığı ve fıtık meydana gelebilir.
Yağlar, kanın kalbe dönmesini güçleştirir. Obezite problemi olan
hastaların, zamanın büyük bir kısmında nefes alırken güçlük çektikleri görülür.
Bunun sebebi ise, solunum için obezite hastalığı oldukça zor taşınan bir
yüktür. Kandaki karbondioksit oranı artar. Solunum yapmak oldukça güç bir hal
alır. Uyku hali ortaya çıkabiliir.
Özellikle
gençlerde ortaya çıkan obezite sorunu, psikolojik açıdan da problemlere yol
açar. Obezite problemine sahip olan kadın hastalarda doğum yapmak riskli
ve zor bir süreç olmasının yanında, kişiye ve bebeğe de zarar verebilir. Hatta
kısırlığa dahi sebep olabilir. Adet düzensizlikleri sık karşılaşılan bir
sorundur. Safra kesesinde taş olma riski artar.Yara ve deri hastalıkları artar.
Ayakta mantar görülebilir. Bütün bunların yanında obezite kişinin hayat
kalitesini düşüren bir durumdur. Hastanın hayatını zorlaştırır, çabuk hareket
etmesini engeller. Yaşam süresinin kısalmasına sebep olan bir sorundur.
Muhakkak tedavi edilmelidir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder